İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | deal in f. | ticareti yapmak | ||
He's an ivory dealer dealing in black market animals. O, karaborsa hayvan ticareti yapan bir fildişi tüccarı. More Sentences |
||||
Genel | deal in f. | alıp satmak | ||
We deal in silk goods. İpek ürün alıp satıyoruz. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | deal in f. | ticareti yapmak | ||
Word is she deals in black-market software and hardware. Söylentilere göre karaborsa yazılım ve donanım ticareti yapıyormuş. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | deal in f. | meşgul olmak | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | deal in f. | uygulamak | ||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | deal in f. | alıp satmak | ||
Ticaret/Ekonomi | deal in f. | ticaretini yapmak |